Akdeniz’in kalbinde doğal bir köprü gibi uzanan İtalyan yarımadası, şimdi Mağrip’te bölgesel bir güç olarak tarihi mesleğini yeniden keşfediyor. Giorgia Meloni hükümetinin önderlik ettiği bu rönesans, Kuzey Afrika ile uzun bir etkileşim tarihinin bir parçası, ancak çağdaş zorluklar karşısında yeni bir boyut kazanıyor.
Özel bir ilişkinin kökleri
Mağrip’teki İtalya tarihi karmaşıktır. Akdeniz’i “Mare Nostrum” olarak tanımlayan Roma’nın varisi olan İtalya, bölgede, özellikle 1911-1947 yılları arasında yönettiği Libya’da ve büyük bir İtalyan topluluğunun yerleştiği Tunus’ta sürekli varlığını sürdürmüştür.
Ama belki de 1950’lerde ve 60’larda ENI’nin eski başkanı olan Enrico Mattei’nin bölümü, İtalyan yaklaşımının tekilliğini en iyi şekilde gösteriyor. Mattei, Cezayir bağımsızlık hareketini destekleyerek ve kaynakların sömürgeci sömürüsüne katılmayı reddederek, Mağrip ülkeleriyle farklı, daha dengeli ve saygılı bir ilişkinin temellerini atmıştı.
Fransız etkisinin azalması
İtalya varlığını güçlendirirken, Macron’un Fransa’sı Mağrip’teki tarihi etkisinin hızla eridiğini görüyor. Cezayir ile diplomatik gerilimler, Tunus ve Sahel’deki nüfuz kaybı ve diğer güçlerin artan rekabeti, Fransa’nın konumunu önemli ölçüde zayıflattı.
Paris’in paternalist politikası, sömürge hafızası gibi hassas konularda bazen beceriksiz diplomatik pozisyonlarla birleştiğinde, yeni ortaklıkların ortaya çıkması için verimli bir zemin yarattı. Sömürge tarihinin ağırlığından kurtulan İtalya, güvenilir ve daha az tartışmalı bir alternatif gibi görünüyor.
İki ayaklı bir strateji
Bugün İtalya, yeni Mağrip politikasını iki ana eksen etrafında inşa etmektedir. Birincisi enerji: Ukrayna krizi karşısında Roma, özellikle Cezayir ile stratejik ortaklıklar kurarak kendisini bir Avrupa enerji merkezi haline getirmiş durumda. Libya ile 8 milyar dolarlık bir sözleşmenin imzalanması ve Cezayir ile GALSI doğalgaz boru hattı projesinin yeniden canlandırılması bu hırsın kanıtıdır.
İkinci sütun, göç akışlarının yönetimi ile ilgilidir. Libya’daki istikrarsızlık ve Tunus ekonomik krizi, İtalya’yı göçmenler için önemli bir destinasyon haline getirdi. Roma bu zorluğa kapsamlı bir yaklaşımla yanıt vermeyi seçti: bölgesel siyasi istikrara destek, ekonomik yatırım ve güvenlik işbirliği.
İtalyan-Cezayir ilişkisi özel ilgiyi hak ediyor. Cezayir’in diğer Avrupa ülkeleriyle, özellikle Fransa ve İspanya ile olan bazen karmaşık ilişkilerinin aksine, İtalya olumlu bir imaja sahiptir. Sömürge tarihinin ağırlığından ve göç gerilimlerinden kurtulan bu ilişki, şimdi çok yönlü bir işbirliği içinde gelişiyor.
Cherchell liman projesi ve Lagos’a giden Sahra-ötesi yol, Cezayir’i İtalya’dan Sahra altı Afrika’ya açılan kapı haline getirebilir.
Mantıklı bir geri dönüş
Mağrip’teki İtalyan etkisinin bu şekilde yeniden canlanması, mevcut krizler karşısında basit bir oportünizm değildir. Derin bir coğrafi ve tarihsel mantığa yanıt verirken, çağdaş zorluklara yenilikçi yanıtlar sunar. Ekonomik pragmatizmi ve yerel meselelere duyarlılığı birleştiren İtalyan yaklaşımı, Avrupa-Mağrip işbirliğine yeni bir model çizebilir.
Mağrip, İtalyan dış politikasının kalbindeki yerini yavaş yavaş yeniden kazanıyor ve böylece bin yıllık karşılıklı değişim ve etki geleneğini yeniden canlandırıyor.