Sahel ülkeleri ile Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) arasındaki gerilimler, bölgesel örgütün Mali, Burkina Faso ve Nijer olmak üzere üç ülke hakkındaki son kararının ardından yoğunlaştı. 15 Aralık 2024 tarihinde ECOWAS Devlet Başkanları, 29 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bu üç ülkenin kurumdan kademeli olarak çekildiğini duyurmuştur. Düzenli bir geçişe izin vermek için ECOWAS, bu ülkelerde yürürlükte olan askeri rejimlerle arabuluculuk devam ederken, ayrılışlarını organize etmek için müzakerelerin yapılacağı altı aylık bir süre önerdi. Bununla birlikte, bu devletlerde iktidarda olan ordu, Fransa ve bazı ECOWAS liderleri tarafından düzenlenen bir istikrarsızlaştırma girişimini kınayarak bu öneriyi şiddetle reddetti.
Mali, Burkina Faso ve Nijer’den oluşan Sahel Devletleri İttifakı (AES), devlet televizyonunda yayınlanan bir bildiride, ECOWAS kararından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi. Malili cunta lideri Assimi Goita’nın yakın çalışma arkadaşı Albay Amadou tarafından okunan metin, bu altı aylık geçiş dönemini “manipülasyon” ve “yeni bir istikrarsızlaştırma girişimi” olarak tanımlıyor ve bu manevraların arkasında Fransa’nın olacağını belirtiyor.
Terörist gruplara katılma girişimlerini reddedin
Üç ülkeden yapılan açıklamada, hareketin bölgede hain bir aktör olarak gördükleri Fransız cuntasına AES’e karşı “istikrarsızlaştırıcı eylemler planlama ve yürütme” fırsatı vermeyi amaçladığı belirtildi. Bu üç Sahel ülkesinin devlet başkanları için altı aylık geçiş, dış baskıyı sürdürmenin ve egemenliklerini zayıflatmanın bir yolundan başka bir şey değil.
Bu pozisyon açıktır: Sahel’deki iktidardaki cunta, ECOWAS’ı kabul edilemez buldukları koşulları dayatmak istemekle suçluyor ve gizli amacın yabancı güçlerin iç işlerine müdahalesini sürdürmek olduğunu savunuyor. Buna cevaben, Sahel Devletleri İttifakı, savunma ve güvenlik güçlerini “yüksek alarma” geçirdiğini duyurdu ve halkını uyanık olmaya ve başka bir dış etki biçimi olarak gördükleri terörist gruplara katılma girişimlerini reddetmeye çağırdı.
AES, “dışarıdan empoze edilen çözümleri” reddediyor
Mali, Burkina Faso ve Nijer orduları da ECOWAS’ın, özellikle de Togo ve Senegal cumhurbaşkanlarının önderlik ettiği arabuluculuğu reddettiklerini ifade ettiler. Onlara göre, bu arabuluculuklar etkisizdir ve Sahel’in çıkarlarına uygun olmayan kararları empoze etmeyi amaçlayan bir “avuç devlet başkanı” tarafından yönetilmektedir. Bu yaklaşımı diplomatik manipülasyon girişimi olarak görüyorlar ve ESA’nın dışarıdan dayatılan çözümleri tanımayacağını söylüyorlar.
Diplomatik kriz, silahlı çatışma ve güvensizliğin siyasi istikrarsızlığı körüklemeye devam ettiği Sahel bölgesinde artan gerilimlerin ortasında geldi. ECOWAS üyeleri ile bu üç Sahel ülkesi arasındaki ilişkiler, 2021’den bu yana Mali, Burkina Faso ve Nijer’de art arda gerçekleşen askeri darbelerin ardından önemli ölçüde kötüleşmiştir. Bu rejim değişiklikleri, etkilenen ülkelerin askıya alınması ve ekonomik kısıtlamalar da dahil olmak üzere sert yaptırımlar uygulayan ECOWAS tarafından geniş çapta eleştirildi. Buna karşılık, askeri rejimler bölgesel işbirliğini güçlendirdi ve güvenlik ve yönetişim çabalarını koordine etmek için Sahel Devletleri İttifakı’nın oluşumunu başlattı.
ECOWAS baskısına stratejik bir yanıt
Dış etkilere karşı bir denge unsuru olması amaçlanan Sahel Devletleri İttifakı, özellikle Fransa’nın yeni sömürgeci müdahalesi olarak algıladıkları şeye karşı koymaya çalışıyor. İttifakın, yetkililerin El Kaide ve İslam Devleti ile bağlantılı cihatçı grupların yayılmasını engellemek için mücadele ettiği bölgedeki güvenlik politikası üzerinde yansımaları olabilir. Altı aylık ECOWAS geçişinin üç ülke tarafından reddedilmesi, bu ulusların artan diplomatik izolasyonunu ve bu rejimlerin dış baskılara boyun eğmeme istekliliğini yansıtıyor.
Aynı zamanda, Sahel’deki kriz, yeni etki bloklarının ortaya çıkmasıyla daha geniş bir jeopolitik meseleye dönüşüyor gibi görünüyor. Sahel Devletleri İttifakı, ECOWAS ve uluslararası toplumdan gelen baskıya stratejik bir yanıt olabilir. Ancak bazı gözlemciler bunun, ülkelerin askeri rejimlerle nasıl başa çıkılacağı ve güvenlik tehditlerinin nasıl yönetileceği konusunda giderek daha fazla bölündüğü Batı Afrika’daki gerilimleri daha da artırabileceğini söylüyor. Başta Fransa olmak üzere dış müdahaleler karşısında bölgesel egemenlik sorunu, tartışmaların merkezinde yer almaya devam ediyor.