Bir zamanlar Afrika’da büyük bir sömürge gücü olan Fransa, kıtadaki altyapı pazarlarına uzun süredir hakim durumda. Tarihi bağları, diplomatik nüfuzu ve şirketlerinin uzmanlığı sayesinde Fransa, enerjiden ulaştırmaya ve telekomünikasyona kadar birçok sektörde aslan payını almıştır. Bu boğucu güç, birçok Afrika ülkesinde limanların, enerji santrallerinin ve yol ağlarının inşası için kazançlı sözleşmelerle sonuçlandı. Bununla birlikte, bu Fransız hegemonyası şimdi yeni oyuncuların, özellikle de Afrika kaynaklarına ve pazarlarına olan iştahı artmaya devam eden Çin’in ortaya çıkmasıyla sarsılıyor.
Paris için sembolik bir gerileme
Nairobi-Malaba otoyol projesi bu paradigma değişiminin mükemmel bir örneğidir. İlk olarak 2019’da Vinci ve Meridiam’dan oluşan bir Fransız konsorsiyumuna verilen bu devasa proje, Kenya Devlet Başkanı William Ruto’nun kararıyla Çin tarafından devralındı. Pekin’deki Çin-Afrika İşbirliği Forumu’nda yapılan duyuru, bölgedeki Fransız çıkarlarına sert bir darbe gibi geliyor.
Bir milyar avrodan fazla değere sahip olan bu stratejik altyapı, Kenya’nın başkentini Uganda sınırına bağlayan iki şeritli bir yolun inşasını sağlıyor. Uganda, Ruanda, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Güney Sudan’a mal taşımacılığını kolaylaştırmayı amaçladığı için önemi Kenya sınırlarının çok ötesine uzanıyor. Ekonomik model, Fransız şirketlerinin yatırımlarını otuz yıl boyunca karlı hale getirmelerine izin vermesi beklenen bir geçiş ücreti sistemine dayanıyordu
Çin, Afrika’daki büyük projelerin yeni ana yüklenicisi
Kenya’nın Çin lehine kayması, birkaç yıldır gözlemlenen büyük bir eğilimin parçası. Pekin, Batılı rakiplerinden daha büyük finansman ve genellikle daha kısa teslim süreleri sunarak birçok Afrika ülkesi için önemli bir ortak olarak kendini kanıtlamıştır. Kenya’da Çin damgası, Thika Otoyolu, Nairobi Otoyolu ve Mombasa-Nairobi demiryolu hattı gibi sembolik projelerle zaten görülebiliyor.
William Ruto’nun kararı, kampanya vaatleriyle çelişiyor gibi göründüğü için daha da şaşırtıcı. Kenya cumhurbaşkanı, ülkesinin Çin yatırımlarına aşırı bağımlılığını eleştirmiş ve ortaklıkları çeşitlendirme sözü vermişti. Bu tersine dönüş, Afrika’daki büyük altyapı projelerinin temelini oluşturan jeopolitik ve ekonomik sorunların karmaşıklığının altını çiziyor.
Fransız ekonomi diplomasisi için bir meydan okuma
Fransa için bu büyük sözleşmenin kaybı, Afrika kıtası üzerindeki nüfuz stratejisi sorusunu gündeme getirmektedir. Çin’in yanı sıra Türkiye ve Hindistan gibi diğer yükselen güçlerden gelen rekabetle karşı karşıya kalan Fransa, yaklaşımını yeniden düşünmelidir. Fransız şirketleri, tanınmış uzmanlıklarına rağmen, bazen Afrika pazarının yeni gerçeklerine uyum sağlamakta zorlanıyorlar.
Paris’in şu anki zorluğu, ekonomik çıkarlarını korumak ile Afrika ülkelerine daha dengeli ortaklıklar sunma ihtiyacı arasında bir denge bulmaktır. Bu arayış, yerel isteklerin daha iyi değerlendirilmesini, finansman modellerinde daha fazla esneklik ve uluslararası konsorsiyumlara entegre olma becerisini gerektirir. Fransa, rekabette öne çıkmak için özellikle teknolojik yenilik ve sürdürülebilir kalkınma alanlarındaki güçlü yönlerini de geliştirmelidir.
Nairobi-Malaba otoyolu olayı, Fransız ekonomi diplomasisinin Afrika’da karşı karşıya olduğu zorlukları göstermektedir. Rekabetin arttığı bir ortamda, kıtanın yeni dinamiklerine uyum sağlarken nüfuzunu koruyabilmesi, Fransız-Afrika ilişkilerinin geleceği için çok önemli olacaktır. Fransa’nın belirli pazarları hafife alabileceği zaman sona ermiş gibi görünüyor ve kıtadaki ekonomik güç dengesinin yeniden yapılandırılmasının önünü açıyor.