Güney Afrika’da önemli bir arkeolojik keşif yapıldı ve yaklaşık 40 bin yaşında olduğu tahmin edilen bilinen en eski madeni ortaya çıkardı.
Güney Afrika’da önemli bir arkeolojik keşif yapıldı ve yaklaşık 40.000 yaşında olduğu tahmin edilen bilinen en eski madeni ortaya çıkardı. Araştırmacılar bu atılımı, bir reaktör çekirdeğindeki antik malzemeleri nötronlarla bombardıman ederek başardılar ve aşı boyasının tarih öncesi insan toplumunda oynadığı kritik rolü vurguladılar.
Demir bileşikleri bakımından zengin doğal bir kil pigmenti olan aşı boyası, insanlar tarafından kullanılan en tarihsel açıdan önemli malzemelerden biridir. Koyu sarılardan ve parlak turunculardan koyu kırmızılara ve paslı kahverengilere kadar bir renk yelpazesi üretebilir.
Tarih boyunca, aşı boyası mağara resimleri, vücut dekorasyonu, kişisel süsler ve törensel kullanımlar dahil olmak üzere çok sayıda amaca hizmet etmiştir. Pigmentin görsel çekiciliğinin ötesinde, antibakteriyel özellikleri vardır ve bu da erken insan topluluklarında potansiyel tıbbi uygulamaları olduğunu düşündürmektedir.
Taş Devri Afrika’sında aşı boyasının tarihi önemini keşfetmek için araştırmacılar, Güney Afrika’da denize kıyısı olmayan bir ülke olan Esvatini’deki Aslan Mağarası ve komşu bölgelerden toplanan örnekleri analiz etmek için çeşitli bilimsel yöntemler kullandılar.
Araştırmacılar, mineral tanelerinin güneş ışığına maruz kalmasıyla oluşan radyasyonu ölçerek malzemeleri tarihlendiren yenilikçi bir teknik olan optik olarak uyarılmış lüminesans yoluyla, en az 40.000 yıl önce Aslan Mağarası’ndan önemli miktarlarda aşı boyası çıkarıldığını belirlediler.

Binlerce yıl boyunca insanların sık sık bu bölgeye aşı boyası çıkarmak için geri döndüğünü gösteren kanıtlar, aşı boyasının kalitesinin nesiller boyunca aktarılan kültürel uygulamalar ve bilgi açısından çok önemli olduğunu gösteriyor.
Ekip ayrıca, sarımsı kahverengi eserlerin kimyasal yapısını değerlendirmek ve kökenlerini izlemek için nötron aktivasyon analizini kullandı.
Missouri Üniversitesi’nde kimya profesörü olan Brandi L. MacDonald, “Küçük aşı boyası eserleri örnekleri topluyoruz ve bunları reaktör çekirdeğindeki nötronlara maruz bırakarak güvenli bir şekilde radyoaktif hale getiriyoruz” dedi.
MacDonald, “Bu radyoaktif maddeler bozundukça, gama ışını spektrometrisi kullanarak ölçebileceğimiz radyoizotoplar biçiminde farklı enerjiler yayarlar” diye açıkladı.
Kimyasal analiz, bu bölgedeki aşı boyasının uzun mesafeler kat ederek taşındığını ortaya koydu; bu da örgütlü ticaret ağlarının ve gelişmiş toplumsal yapıların varlığını gösteriyor.
Bulgular, Taş Devri Esvatini’nde aşı boyasının derin kültürel ve pratik önemini vurgulayarak, insanlık tarihindeki merkezi rolünü ortaya koyuyor.
MacDonald, “Aşı boyasının kaynaklarını, insanların 2.000 ila 40.000 yıl önce yaşadıkları ve bu malzemeleri kullandıkları yerlerle karşılaştırarak, malzeme seçimlerinin zaman içinde nasıl evrimleştiğini izleyebiliriz” dedi.
“Bu araştırma, insan faaliyetlerini belirli bir tarihsel bağlamda konumlandırarak, bilişin ve sosyal ağların bu uygulamalarla birlikte nasıl geliştiğini gösteriyor. İlk insanların aşı boyasını nasıl çıkardığını, işlediğini, taşıdığını ve kullandığını anlamak, onların teknolojik ilerlemelerine dair içgörüler sunuyor ve insan yaratıcılığı ve sembolizminin tarihine ışık tutuyor,” diye ekledi.