Ekonomi Türkiye

IMF Türkiye’de yaşanan ekonomik dönüşümün güveni arttırdığını bildirdi

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’de yaşanan ekonomik dönüşümün kriz risklerini önemli ölçüde azalttığını ve güveni artırdığını bildirdi.

Newstimehub

Newstimehub

29 Ağu, 2024

48272

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’de yaşanan ekonomik dönüşümün kriz risklerini önemli ölçüde azalttığını ve güveni artırdığını bildirdi.

IMF heyeti, James Walsh liderliğinde 29 Mayıs-11 Haziran tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret ederek 4. madde istişarelerini gerçekleştirdi. 19-20 Ağustos’ta yapılan sanal takip görüşmelerinin ardından Walsh, Türkiye ekonomisine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Walsh’ın açıklamasında, Türkiye’nin ekonomik politikalarındaki değişimlerin kriz risklerini belirgin şekilde azalttığı ve ekonomik güveni artırdığı vurgulandı. Geçen yılın ortalarından itibaren uygulanan yeni politikaların etkisiyle, cari açığın bu yılın ilk çeyreğinde Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 2,7’sine düştüğü belirtilirken, piyasa duyarlılığının iyileştiği ve uluslararası rezervlerin takaslar ve diğer yükümlülükler düşüldükten sonra nisandan itibaren 91 milyar dolar arttığı ifade edildi.

Ayrıca, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu yükselttiği ve CDS risk priminin 2023 ortasından itibaren yaklaşık 440 baz puan azaldığı belirtildi. Yaz aylarında manşet enflasyonunun azalmasına rağmen yüksek seviyelerde kalmaya devam ettiği kaydedildi. Finansal ve kurumsal sektörlerin, politika sıkılaştırmalarını şimdiye kadar belirgin bir stres yaşamadan atlattığı aktarıldı.

IMF, yetkililerin duyurduğu politikalar doğrultusunda, GSYH büyümesinin ve enflasyonun bu yıl ve gelecek yıl düşmesini bekliyor. Sıkı para ve mali politikaların iç talebi kısıtlayarak 2024 büyümesini yaklaşık yüzde 3,4 seviyesine çekmesi, enflasyonun ise yıl sonunda yüzde 43 civarında kalması öngörülüyor. Cari açığın GSYH’nin yüzde 2,2’sine düşmesi beklenirken, 2025’te mali politikanın daraltıcı hale gelmesi ve reel politika oranlarının pozitif kalmasıyla büyümenin yüzde 2,7’ye, enflasyonun ise yaklaşık yüzde 24’e gerilemesi öngörülüyor.

Orta vadede, enflasyonda daha fazla düşüşün güveni artıracağı ve büyümenin yüzde 3,5-4 potansiyeline döneceği belirtilirken, ihracat büyümesinin cari açığı yüzde 2 civarında tutacağı ve uluslararası rezervlerin IMF’nin rezerv yeterlilik ölçütünün yüzde 100’ünün üzerinde kalacağı kaydedildi. Ancak, otoritelerin enflasyonla mücadeleye yönelik kademeli yaklaşımının büyüme üzerinde sınırlı etkisi olabileceği ve bu durumun aşağı yönlü riskler taşıdığı ifade edildi. Küresel enerji fiyatlarının artışı, Orta Doğu’daki çatışmalar veya Ukrayna’daki savaş gibi jeopolitik gerilimler veya sermaye akışlarının tersine dönmesi gibi riskler enflasyon üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Bu riskleri azaltmak için enflasyon beklentilerinin daha hızlı bir şekilde yeniden sabitlenmesi gerektiği vurgulandı.

Son olarak, yüksek enflasyon ataletinin ele alınması gerektiği, fiyatların, ücretlerin ve kiraların yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyon beklentilerine göre belirlenmesinin önemli olduğu kaydedildi. Finansal istikrarın sürdürülmesi için sürekli dikkat ve daha fazla reform gerektiği belirtilirken, makro ihtiyati politikaların sistemik riskleri sınırlamaya odaklanması gerektiği ifade edildi. Ayrıca, politika çerçevelerinin güçlendirilmesi, KOBİ’lere yönelik engellerin kaldırılması, iş gücü piyasasının iyileştirilmesi ve yeşil geçişin hızlandırılmasıyla orta vadeli büyümenin artırılacağı vurgulandı. Walsh, Türkiye’nin haziran ayında Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) “Gri listesinden” çıkarılmasının da olumlu bir gelişme olduğunu belirtti.