Afrika edebiyatı üzerine söyleştiğimiz şair-yazar Adnan Özer, “Velhasıl halen Orta Avrupa merkezli bakıyoruz Afrika edebiyatına. En kızdığım da şu; Türkiye’nin Afrika açılımı var ve bu şahane, gel gör ki Afrika edebiyatına dair bir şey yok” dedi.
ZEYNEP KARACA
Şair-yazar Adnan Özer ile Afrika edebiyatı üzerine söyleştik. Afrika edebiyatının önemine geçmişte çıkardığı dergilerde de değinen Özer, günümüzde de önemli bir alan olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin ise Afrika edebiyatına bakışında sorun olduğunu vurgulayan Özer, bunu aşmak için çok yönlü okuma yapmanın önemine dikkat çekiyor. Bu kısa söyleşi, kara kıtayı biraz olsun anlama deneyimimize katkı sunuyor.
Afrika edebiyatı deyince geniş bir kıtadan söz ediyoruz, bir buçuk milyar insan yaşıyor ve bu kıta Mısır’dan başlayıp, Hint Okyanusu’na kadar uzanıyor. Bu kıtanın sizce en önemli yazarları kimler olmuştur?
-Dediğiniz gibi geniş bir kıta. Buradan en kaba biçimde, Kuzey Afrika, Sahra ve Güney Afrika olarak ele alabiliriz. Önemli yazarlar arasında Bernard Dadie, Camara Laye, Amadou Hampate Ba, Chinua Achebe, Ben Okri, Wole Soyinka’yı sayabiliriz… (Bu isimleri öne sürerken Mağrip ve Güney Afrika ülkesini dışarıda tuttum, yani Kara Afrika’yı esas aldım.)
Geçtiğimiz yıllarda Tanzanyalı yazar Abdulrazak Gurnah’a Nobel verildi? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Nobel Edebiyat Ödülü hep tartışılır. 1960’ların sonundan itibaren İngiltere’de yaşayan ve orada edebiyat profesörü olmuş biriydi Gurnah. Edebiyatta mülteci kalemini değerlendirmenin bir yoluydu bu ödül, aynı zamanda. Ondan önceki Nobel sahibi Wole Soyinka da böyle değerlendirilebilir mi diye sorulacak olursa, Soyinka, ülkesi Nijerya’da idam talebiyle yargılanırken İngiltere’ye sığınmıştı lakin o dönemde, yani 80’li yıllar, mülteci kalemler Avrupa’daki edebiyatı o derece forse etmiyorlardı.
Afrika edebiyatına Türkiye’nin bakışı nasıl? Türk entelektüeller Afrika’dan haberdar mı?
-Türkiye’den bakış..!? Tek kelimeyle “rezilce”. Bunun şu tarafı bu tarafı da yok üstelik. 1984’de Üç Çiçek dergisinde iki sayı Afrika edebiyatı yaptım. Yine aynı yıl Chinua Achebe’nin Things Fall Apart adlı romanını yayınladım (Ruhum Yeniden Doğacak adıyla). Pek ilgi görmedi. Hatta kimi çevrelerde alay konusu oldu. Velhasıl halen Orta Avrupa merkezli bakıyoruz Afrika edebiyatına. En kızdığım da şu; Türkiye’nin Afrika açılımı var ve bu şahane, gel gör ki Afrika edebiyatına dair bir şey yok.
Afrikalı şairler desek, kimlerden bahsetmek istersiniz? Ve Afrika’da şiirin serüveni nasıl?
-Afrika’da şiir konusu… Çok geniş bir konu bu. Burada anlatabilmem imkansız. Zamanında Sartre ilgilendi. Sartre ilgilenince Memed Fuat Yeni Dergi’de özel sayı yaptı. Sonra Eray Canberk’in ilgisi var; Fransızca yazanların bir kısmından çeviriler yaptı. Yönelişler dergisi zamanındaki Adnan Tekşen ismini unutmayalım. Yenilerde Hece Dergisi kalınca bir sayı yaptı. Son olarak Angola Büyükelçiliği, Ankara Üniversitesi işbirliğiyle Agostinho Neto kitabı yayınladı. Önsözü benim yazmamı istediler. Çabalarımdan aldığım tek karşılık bu. Angola’ya teşekkürler.
Afrika edebiyatı üzerine çalışmak isteyen genç arkadaşlara ne söylemek istersiniz?
-Afrika edebiyatı çalışmaları için öncelikle Fransızca şart, İngilizce yetmez yani. Portekizce de gerekli çünkü Angola, Mozambik var. Sonra… alanlarını iyi seçmeleri gerekir çalışanların. Negritude öncesi, Negritude dönemi, Negritude sonrası, yani yazılı edebiyata doğru ve oluşum süreçleri. Küba Afrika edebiyatı ile yakından ilgilendiği için ben oradan pek çok şey kaptım. Fransızlar 1920’lerden itibaren çok sıkı ilgilendiler. 1950’lerin sonunda İngiltere’de bu konuda radyo yayını bile var. Richard Burton’un 1854-55 Somali seferini bilmeliyiz önce. Binbirgece Masallarını derleyen ünlü sömürgeci Somali Şiiri’ni de çalışmıştır.