Cumhurbaşkanı Tebboune, Cezayir’in Fransa’nın 1830-1962 yılları arasındaki sömürge döneminde işlediği suçları kabul etmesini talep ettiğini söyledi.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, ülkesindeki sömürge yönetiminin kalıcı etkileri nedeniyle Fransa’ya yönelik sert bir eleştiride bulundu.
Bu, Anadolu muhabirine göre, her iki Parlamento Odası’nın 2019-2024 yılları arasında ilk cumhurbaşkanlığı döneminin başarılarını sunduğu ve Eylül ayında başlayan ikinci dönem için gündemini özetlediği ulusa hitap eden bir konuşma sırasında geldi.
Tebboune, Cezayir’in Fransa’dan 1830-1962 yılları arasındaki sömürge döneminde işlenen suçları kabul etmesini talep ettiğini belirterek, ülkenin maddi bir tazminat talep etmediğini vurguladı.
“Biz atalarımızın onurunu koruyoruz” dedi.
Cezayir şehitleri
“132 yıllık sömürge döneminde Cezayir’de şehit düşenlerin sayısı 5,6 milyondur ve direniş veya silahlı mücadele sırasında kaybedilen tek bir şehidin bile telafisi hiçbir parayla mümkün değildir” diye vurguladı.
Bu açıklama, Cezayir ile Fransa arasında yaşanan ve Cezayir büyükelçisinin geri çekilmesine, Fransız büyükelçisinin ise çağrılmasına yol açan ciddi siyasi krizin ortasında geldi.
Cezayir makamları bu tırmanışı “Fransız dış istihbaratının Cezayir topraklarında gerçekleştirdiği düşmanca eylemlere” bağladı.
Tebboune ayrıca, özellikle 1841-1847 yılları arasında Cezayir Genel Valisi olan ve “soykırımcı” olarak nitelendirdiği General Thomas Robert Bugeaud komutasındaki Fransız sömürge ordusunun işlediği vahşeti de hatırlattı.
Sömürgeci vahşetleri
Fransa ile sömürge dönemi dosyaları konusunda görüşme yapma kararlılığını yineleyen Pompeo, Fransa’nın 19. yüzyılda başları kesilerek Paris’e götürülen 500 Cezayirliye ait kafatasını elinde tutmaya devam ettiğini belirtti.
“Şu ana kadar sadece 24 kafatasını kurtarabildik” dedi.
İç cephede ise Tebboune, gelecek yılın başlarında “devlet bağımsızlığını güçlendirmek ve iç birliği güçlendirmek” amacıyla siyasi partilerle diyalog başlatmayı planladığını duyurdu.
Kesin bir başlangıç tarihi belirtilmeyen diyaloğun “kapsayıcı ve derin” olacağını, siyasi partiler ve dernekleri düzenleyen yeni yasaların yürürlüğe girmesiyle sonuçlanacağını söyledi.